Gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH) mide içeriğinin yemek borusuna doğru geçmesi sonucu oluşturduğu reaksiyon nedeniyle insanlarda şikayetler ve bulguların gelişmesi durumu olarak tanımlanmaktadır. GÖRH gelişiminde ve oluşumunu önlemede birçok faktör rol oynamaktadır (Şekil 1). Eğer reflüyü artıran mekanizmalar reflüyü önleyen mekanizmalardan daha baskınsa, hastalarda patolojik düzeyde reflü gelişir. GÖRH tedavisinde günümüzdeki amaç reflü şikayetlerinin (yanma, ağrı, ağıza acı su gelmesi, yutma güçlükleri vb) tedavisini oluşturmaktadır. Hasta şikayetleri de genellikle yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi ile düzeldiğinden, eğer tipik reflü ile uyumlu şikayetler varsa, genelde ek tetkik ve tedaviye ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak hastaların yaklaşık yarısı ya tıbbi tedaviden fayda görmemektedir ya da sürekli ilaç tedavisine ihtiyaç duymaktadır. Bu hastalarda öncelikle ileri tetkikler yapılarak (özofageal pHmetre ve manometre) sonraki basamak tedavi yöntemi olarak cerrahi tedavi planlanmakta idi. Ancak günümüzde ek tedavi yöntemi olarak endoskopik tedavi yöntemleri tedavi prosedürlerine girmiştir. Bu tedavi yöntemlerinin temeli alt özofagus sfinkteri (AÖS- Mide ile yemek borusu arasındaki fizyolojik kapak) basıncının artırılması ve His açısının düzeltilmesine dayanmaktadır.
Endoskopik antireflü tedavi sistemleri (EARS) kısa sürede uygulanmaları, düşük yan etki profili olması, cerrahi için yüksek risk içeren hastalara uygulanabilmesi nedeniyle, cerrahi öncesi tedavi cevapsız veya uzun süre ilaç kullanması gerekip kullanamayacak hastalara tedavi yöntemi olarak kullanılabilmektedir. EARS’nin diğer avantajı da daha sonra yine cerrahi gerekirse, uygulanmasını engellemez. Bu nedenle gerçekten gelecek vadeden bir tedavi yöntemidir.
Endoskopik reflü tedavisi için kullanılan en başarılı yöntemler günümüzde Transoral incisionless fundoplication (TIF-Ağızyolu ile uygulanan insizyonsuz fundoplikasyon tekniği) ve GERD-X metodudur. Her iki yöntem de mide fıtığı olmayan seçilmiş hastalarda reflü tedavisinde etkinliği kanıtlanmış teda i yöntemleridir.
TIF, diğer adıyla Esophyx, endoskopi yardımıyla mideye geçirilen bu işleme özel bir cihaz ile AÖS ye içerden sütür atarak AÖS’de 3 cm uzunluğunda yüksek basınç oluşturmayı amaçlayan bir tedavi yöntemidir (Şekil 2). Yapılan çalışmalarda oldukça etkin bulunmuştur. Ayrıca uzun dönem sonuçlara göre gerek ilaç tedavisi gerekse cerrahi tedaviye kıyasla maliyet etkin bulunmuşlardır
Şekil 2: Transoral insizyonsuz fundoplikasyon (TIF) yöntemi. Bu yöntem ile yemek borusu alt ucunda 3 cm’lik yüksek basınçlı bir alan oluşturularak reflüyü önlemek amaçlanmaktadır. Bu cihazda yemek borusu ve mide bileşkesi cihazın içine alınarak buraya endoskopik olarak sütür atılıp, bir yüksek basınç oluşturularak mide içeriğinin yemek borusuna dönüşü engellenir.
Diğer endoskopik yöntem ise GERD-X prosedürüdür (Şekil 3). Bu prosedürün de çalışmalarda hastalarda ilaç kullanımını ve reflü sayısını azalttığı gösterilmiştir. Etkinliği kanıtlanmış olduğundan, günümüzde endoskopik olarak reflü tedavisinde tedavi yöntemi olarak kullanılmaya başlamıştır. Her iki yöntem de kliniğimizde uygulanabilmektedir.
Şekil 3: GERD-X cihazı: Bu cihazın ucu endoskop yardımıyla mide içine geçirilerek endoskop ile mide-yemek borusu bileşkesine bir sütür materyali konularak basınç artırılması metoduna dayanmaktadır. İçinden geçen bir tutacak ile yemek borusu ile midenin bileşkesi yakalanıp cihaza doğru çekilerek sütür atılır ve burada bir darlık oluşturularak, mide içeriklerinin yemek borusuna dönüşü azaltılır
Her iki yöntem de ABD de sağlık kurumu onayı almıştır. Yani reflü tedavisinde etkili olduğu gösterildiğinden reflü tedavisi için geri ödeme almıştır.
Diğer bir yöntem ise radyofrekans ablasyon yöntemidir (Stretta). Bu yöntemde de Yemek borusu altındaki sfinkter kasına radyofrekans uygulanarak bu bölgedeki kaslarda reaksiyon oluşturup kalınlaşma sağlayarak yüksek basınç uygulama esasına dayanmaktadır. Her ne kadar yüz güldürücü sonuçları olsada, FDA onayı almamış ve rutin pratiğe girmemiştir.
Başka bir yöntem de Antireflü Mukozal Ablasyon (ARMA) veya antireflü mukozektomi (ARMS) yöntemidir (şekil 4). Bu yöntemde kapak çevresi yakılması veya mukoza hasarı oluşturulması suretiyle, mukoza iyileşmesi esnasında oluşturacağı darlık ile kapakta basınç artışı sağlayarak yemek borusuna kaçışı azaltmak hedeflenir. Yapılan çalışmalarda bu yöntemin de başarılı olduğu gösterilmiştir. Ancak halen çalışma aşamasındadır.
SONUÇ
Sonuç olarak, seçilmiş vakalarda, yani belirgin bir AÖS anatomisi bozukluğu olmayan, PPI cevapsız veya PPI sürekli kullanması gerektiren reflü şikayetleri olan ve ameliyat istemeyen hastalarda tedavi yöntemi olarak endoskopik tedavi yöntemleri uygulanabilir. TIFF ve GERD-X etkinliği kanıtlanmış ve reflü tedavisinde kullanım onayı almış endoskopik tedavi yöntemleridir. Ancak mide fıtığı olan, tüp mide vb. ameliyatı sonrası anatomik bozukluk gelişen hastalarda bu işlem yapılamamaktadır.